Masanın ardındaki, ince, ufak tefek, iri kahverengi gözlü güzel genç kadın, müşteri ilişkisi elemanı, bir yandan “abla”nın bilgilerini güncellediği bilgisayardan gözünü ayırmadan, “görevli arkadaşımız izinli, dışarıdan getirtiyorum, biraz uzun sürüyor” diye açıklar. Nasıl bir eğitimle edinildiğini bilinmez, aynı yumuşak tonla “abla”ya döner, “siz de” der, “Erzurum doğumlusunuz, ben de, babam askerdi…”
Kadınların, hacimli adamı kahvesiyle baş başa, saf dışı bırakan sohbeti sürer; kışın da oturduğu yazlık sitenin kalabalıklaştığını, kendisinin aralarında bulunduğu birkaç kişinin Mayıs’ın ilk haftasından bu yana denize girdiğini belirtirken sözlerini “soğuk olmuyor mu?” diye kesen müşteri ilişkisi elemanına “abla”nın yanıtı, “denizimiz her zaman soğuk, biz sıcak olunca, aman! tektonik bir değişiklik mi var acaba, diye telâşlanıyoruz…”
Müşteri ilişkisi elemanının, bilgisayarından beklediği sonucu alıp aktardığı, kahvesini bitiren ve artık 20 dakika öncesi kadar hacimli görünmeyen, dahası, alay tınısı yiteli -az daha kısık mı nedir- alçakgönüllü, neredeyse pes perdeden tona bürünen sesiyle görüşmeyi sonlandıran adamdaki değişikliği gözleyip nedenini merak eden “abla”, aradan geçen yarım saatin kaydını inceler ve anahtar sözcüğü bulur: “Tektonik…”